Konkordato mühleti, işlerinde doğrulukla hareket eden, özenli davranan; ancak tüm bunlara rağmen mali durumu bozulan bir borçluya, alacaklılarının Kanunda öngörülen çoğunluğu ile anlaşarak, mali durumunu iyileştirme ve borçlarını ödeyebilme imkânı sağlar. Borçluya deyim yerinde ise “soluk alma şansının tanındığı” ve borçlunun malvarlığının koruma altına alındığı bu süre zarfında alacaklılar bir takım kısıtlamalara tâbi tutulmuştur. 30361 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan, 28/02/2018 tarih ve 7101 sayılı İcra ve İflâs Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun ile yapılan değişiklikler ile mehaz İsviçre İcra ve İflâs Kanunu’nda 2013’te yapılan reform (1) örnek alınarak bahsi konu kısıtlamaların kapsamı genişletilmiştir.
Konkordato mühleti “geçici” ve “kesin mühlet” olmak üzere ikiye ayrılmaktadır. Bu yazımızın inceleme konusunu, İİK m.294 ve 295 hükümlerinde düzenleme bulan kesin mühletin alacaklılar bakımından sonuçları oluşturacaktır.
İİK m.294 hükmünün birinci fıkrası uyarınca “mühlet içinde borçlu aleyhine 21/07/1953 tarihli ve 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun’a göre yapılan takipler de dâhil olmak üzere hiçbir takip yapılamaz ve evvelce başlamış takipler durur, ihtiyati tedbir ve ihtiyati haciz kararları uygulanmaz, bir takip muamelesi ile kesinleşebilen zaman aşımı ve hak düşüren müddetler işlemez.” şeklinde düzenleme mevcuttur. Bu hükmün yanı sıra doktrinde “özel tâlik” hallerinden biri olarak nitelendirilen, Kanunun tatil hâllerini düzenleyen m.51/2 hükmünde de konkordato mühleti verilen borçlu hakkında takip yapılamayacağı düzenlenmiştir. Mühlet içinde takip yasağına aykırı olarak yapılan takipler ve icra takip işlemleri geçersizdir. Mühlet içinde takip yasağı, mühletten önce doğmuş olan tüm alacaklar ile birlikte “mühlet içinde komiserin izni ile akdedilen sözleşmelerden doğmuş olanlar” dışındaki tüm alacaklar için geçerlidir.
Konkordato mühleti içinde takip yasağının getirilmesinde amaçlanan, borçlunun rahatsız edilmeden konkordato için gerekli hazırlıkları yapabilmesidir.(2) Diğer bir deyişle bu yasağın amacı; borçlunun işletmesinin başında bulunarak, mali açıdan iyileşmeyi sağlayabilecek tedbirleri alabilmesidir. Sözü geçen yasak getirilmeseydi, yapılacak takiplerle konkordato mühleti içinde borçlunun malvarlığı tasfiye edilecek ve mali bakımdan iyileşmesi olanaksız hale gelebilecekti.(3)
Takip yasağı, geçici konkordato mühletinin verilmesiyle başlar ve kesin mühlet kararı verilmesiyle birlikte bir yıl daha uzar. Konkordato mühletinin verildiği tarih itibarıyla borçlu hakkındaki derdest icra takipleri olduğu yerde durur. Bunun için mühlet kararının ilânına gerek yoktur.(4) Takip kesinleşmiş dahi olsa borçlunun mallarına haciz konulamayacaktır. Yasak, mühlet kararının verilmesiyle başladığından, mühlet talebi incelendiği sırada borçlu aleyhine takip yapılabileceği gibi, mühlet kararından önce yapılan işlemler de geçerliliğini korur.(5)
Duran takiplerin akıbeti hususunda ise İİK m. 308/ç-1 hükmü üzerinde durmak gerekir. Bahse konu hükme göre, konkordatonun taraflar için bağlayıcı hale gelmesi, geçici mühlet kararından önce başlatılmış takipler vesilesiyle konulan ve fakat henüz paraya çevrilmemiş olan hacizleri hükümden düşürür.(6) Dikkat edilirse hükümde “haczin” düşeceğinden bahsedilmiş, duran takiplerin akıbeti hakkında ise herhangi bir açıklamaya yer verilmemiştir. Doktrinde tartışmalı olan bu hususta bir görüşe göre(7), konkordatonun tasdikiyle sadece hacizler değil, takipler de düşer. Diğer bir görüşe göre(8) ise, takipler düşmez; durmakta devam eder. Kanaatimizce ikinci görüş daha isabetlidir. Zira Kanun’da takiplerin düşeceğine ilişkin bir hüküm bulunmadığı gibi, ileride borçlunun konkordato gereğince üzerine düşen borçları yerine getirmemesi durumunda alacaklılar konkordatonun feshini talep etmek zorunda olmaksızın takibin devamını isteyebilmelidir.(9)
Belirtmek gerekir ki; takip yasağı sadece hakkında “konkordato mühleti verilmiş olan borçluya karşı” takip yapılmasını önler. Buna karşılık alacaklı, müşterek borçlulara yahut kefillere karşı takip yapabilir. Ayrıca konkordato mühletinin verilmesinden sonra doğan alacaklar için takip yapılmasına kural olarak bir engel yoktur. Nitekim bu hususta Yargıtay 12. Hukuk Dairesi’nin bir ilâmında(10); “… Konkordato, konkordato mühletinden önce doğan alacaklar için mecburidir. Hâl böyle olunca tasdik edilen konkordato, kendisi için mecburi olmayan (alacağı konkordato mühletinden sonra doğmuş olan) bir alacaklı, konkordato mühletine öncelikle tâbi değildir ve böyle bir alacaklının borçlu aleyhine takip yapmasına konkordato mühleti engel olmaz…” şeklinde içtihat olunmuştur.
Hangi işlemlerin takip yasağının kapsamına girdiği belirlenirken o işlemin “icra takip işlemi” işlemi olup olmadığı tespit edilmelidir. Zira konkordato mühleti içinde her türlü “takip işlemi” değil, sadece “icra takip işlemleri” yasaklanmıştır.
İcra takip işlemlerinden kasıt; icra organları tarafından borçluya karşı yapılan, onun hukuki durumuna zarar vermeye elverişli olan ve cebri icranın alacaklı yararına ilerlemesi amacına yönelmiş bulunan işlemlerdir.(11) Bu itibarla, konkordato mühleti içinde takip başlatılmasına bir engel bulunmamaktadır. Keza, konkordato mühleti içinde alacaklının İİK m.67 hükmü kapsamında itirazın iptali davası ikame etmesi ya da daha evvel ikame edilmiş bu davaya devam edilmesi de mümkündür. Bu sayede ileride konkordato nisabının hesabında itirazın iptaline ilişkin hükümden yararlanılması mümkün olabilecektir. Buna karşılık, konkordato mühleti içinde borçluya ödeme emri gönderilemez, haciz konulamaz, satış yapılamaz.(12) Zira bahse konu işlemler hukuki nitelikleri itibarıyla birer icra takip işlemidirler.
Konkordato mühletinin verilmesiyle başlayan yasak, borçlunun malvarlığına ilişkin takipler bakımından geçerlidir. Dolayısıyla, alacaklı konusu malvarlığı olmayan bir takip başlatabilir yahut takibi devam ettirebilir. Meselâ alacaklı, konkordato mühleti içinde çocuk teslimi hakkındaki bir ilâmı icraya koyabilir.(13) Bununla birlikte alacaklı tarafından kira süresinin bitmesi nedeniyle yapılan takipler bakımından borçluya karşı takip yapılabilir ve borçlunun tahliyesi istenebilir.
Ancak mühlet içinde takip yasağının bazı İSTİSNALARI vardır. Konkordato mühletine rağmen borçluya karşı, rehnin paraya çevrilmesi yoluyla takipte bulunmak mümkündür ve daha önce başlamış bu tür takiplere devam edilebilir. Fakat bu takiplerde de muhafaza tedbirleri alınamaz ve rehinli malın kural olarak satışı gerçekleştirilemez.(14) Nitekim bu husus m.295/1 hükmünde de açıkça düzenleme bulmuştur. Ancak rehinli malın konkordato projesine göre işletme tarafından kullanılması öngörülmüyor veya kıymeti düşecek ya da muhafazası masraflı olacak ise m.297/2 hükmündeki usule göre rehinli malın satışına izin verilebilir. (İİK m.295/2) Satış neticesinde, elde edilen gelirden rehinli alacaklıya rehin bedeli kadar ödeme yapılır.
Ayrıca “adi ve rehinli alacakların sırasını” düzenleyen İİK m.206 hükmünün birinci sırasında belirtilen alacaklar için konkordato mühleti içinde de haciz yoluyla takip yapılabilir ve daha önce başlamış olan takiplere devam edilebilir. Bu alacaklar için yapılan takiplerde, borçlunun malları üzerinde muhafaza tedbirleri alınması ve malların satışının yapılması da mümkündür. Çünkü rehnin paraya çevrilmesi yoluyla takip için getirilen sınırlamalar, 206. maddenin birinci sırasındaki alacaklar için öngörülmemiştir. Belirtmek gerekir ki, rehnin paraya çevrilmesi yoluyla takibe başvurulabilmesi için rehnin mutlaka kendisine konkordato mühleti verilen borçlu tarafından gösterilmesi gerekmez; rehin üçüncü bir kişi tarafından da gösterilmiş olabilir.(15) Görüldüğü üzere kanun koyucu, rehnin paraya çevrilmesi yoluyla takibi takip yasağından muaf tutarak rehinli alacaklıları korumuştur. Bununla birlikte, rehnin paraya çevrilmesi yoluyla takibin sonuna kadar götürülmesine de müsaade edilmeyerek borçlunun menfaatleri de korunmuş ve konkordatonun başarı şansı artırılmak istenmiştir.
İİK m.308/c,III hükmüne göre; konkordato mühleti verilmiş olması rehnin paraya çevrilmesi yoluna başvurulmasını önlemeyeceği gibi, konkordatonun tasdik edilmiş olması dahi bu yola başvurulmasını önlemez. Zira tasdik edilen konkordato rehinli alacaklar için -rehinle güvence altına alınan meblağ nispetinde- mecburi değildir.
Bilindiği üzere hukukumuzda “önce rehne müracaat kuralı” minvalinde; alacaklı kural olarak alacağını öncelikle gösterilen rehinden karşılamak zorundadır. Bu kuralın istisnası olan hallerde ise alacaklı rehnin paraya çevrilmesi yoluna başvurmadan haciz veya iflâs yollarına başvurabilmektedir. (16) Konkordato mühleti verilmesi durumunda takip yasağı başladığından alacaklılar işte bu istisnai yollara dâhi başvuramayacaklardır.
Doktrinde konkordato mühletinin verilmesinden önce anılan istisnai hallerden birine istinaden haciz veya iflâs yoluna başvurmuş olan alacaklının konkordato mühleti içinde takibi devam ettiremeyeceğinden, “başvurduğu haciz veya iflâs yoluyla takibi değiştirerek, yeniden harç ödemeden eski takip dosyası üzerinden borçlu aleyhine rehnin paraya çevrilmesi yoluyla takip yapabilmelidir(17)” görüşü kabul edilmektedir. Bu görüşe göre; bu hâlde “takip yasağı değiştirme yasağı” geçerli olmamalıdır. Zira burada rehin alacaklısının takip yolunu değiştirmesi, kendi iradesine dayanmamakta, rehin alacaklısı adeta buna zorlanmaktadır.(18)
Takip yasağının bir diğer istisnası ise İİK m.206 maddenin birinci sırasında yazılı imtiyazlı alacaklardır. Düzenlemeye konu imtiyazlı alacaklar; işçilerin ihbar ve kıdem tazminatları, işverenlerin iş hukukundan kaynaklanan bir takım borçları ile nafaka alacaklarıdır.
Yasağının diğer bir istisnası olarak karşımıza konkordato mühleti içinde konkordato komiserinin izniyle yapılan hukuki işlemlerden doğan alacaklar çıkmaktadır. İİK m.308 hükmünde de yer alan düzenlemeye göre, kredi kurumları tarafından verilen krediler de dahil olmak üzere, geçici mühlet kararından sonra komiserin izniyle akdedilmiş borçlar, konkordato şartlarına tabi olmadığı için temerrüt hâlinde bu borçlar, mühlet sırasında icra takibinde konu edilebilir.(19)
Mühlet içinde, iflâsta takası düzenleyen m.200 hükmündeki takas yasağı ve m.201 hükmündeki takasa itiraz hakkındaki düzenlemeler, konkordato talep etmiş olan borçlunun taraf olduğu alacaklar için de uygulama alanı bulur. Bu hükümlerin uygulanmasında geçici mühletin ilân tarihi esas alınır.
Hacizli mallar hakkında uygulanacak hükümlere yine m.294’de yer verilmiş; niteliğine uygun düştüğü ölçüde Kanun’un m.186 “İhtiyaten haczedilmiş mallarla iflas açıldığı zaman paraya çevrilmemiş mahcuz mallar masaya girer. İflasın açılmasından evvel paraya çevrilmiş bulunan mahcuz malların bedeli, 138 ila 144 üncü maddeler hükümlerine göre haciz koyduran alacaklılara paylaştırılır. Artan kısım iflas masasına intikal eder.” hükmüne atıf yapılmıştır. Gerekçede bu atıf ile konkordato mühleti ile mevcut hacizlerin düşmeyeceğinin kastedildiği ifade edilmiştir.
Doktrinde mevcut hacizlerin hukuki durumu incelenirken “borçlunun üçüncü kişilerdeki para alacaklarının haczi” üzerinde de durulmuştur. Mahcuz paranın paraya çevrilmesi (satılması) söz konusu olamayacağından alacaklıların, borçlunun, üçüncü kişilerdeki para alacağını haczettirmeleri ve üçüncü kişiye gönderilen ihbarname ile paranın ödenmesinin istenmesi durumunda söz konusu alacakların alacaklıya ödenmesi gerekir. Zira üçüncü kişilerdeki alacakların haczi icra müdürünün bu konudaki iradesini dışa yansıtmasıyla gerçekleşmekte ve üçüncü kişiye gönderilen ihbarname “haciz” değil, “muhafaza tedbiri” sayılmaktadır.(20) Başka bir deyişle, haciz işlemi, ihbarname gönderilmeden önce gerçekleşmektedir.(21)
İİK m.304 hükmü uyarınca; takip yasağı konkordato mühleti ile sınırlı olduğundan kural olarak, konkordato mühletinin sona ermesiyle borçlu aleyhine yeniden takip yapılabilecektir. Buna karşılık, konkordato hakkında yapılan yargılamada, kesin mühlet içinde bir karar verilemeyeceği anlaşılırsa; mahkeme kanundaki şartlar dairesinde karar verilinceye kadar mühlet hükümlerinin devamına karar verebilir; yahut m.308 hükmüne göre tasdik edilen konkordato projesinde konkordatonun tasdik kararının kesinleşmesiyle bağlayıcı hale geleceği kararlaştırılmışsa mühletin etkileri de kural olarak bu tarihe kadar devam eder.
Görüldüğü üzere, ticaret mahkemesinin konkordato mühleti vermesiyle başlayan takip yasağı; mühlet içinde borçlunun mali bakımdan iyileşmesi, mühletin mahkeme kararıyla kaldırılması, borçlunun malvarlığının korunması için iflâsın açılması, konkordatonun başarıya ulaşamayacağının anlaşılması, mühletin dolması gibi sebeplerle ortadan kalkar. Konkordato projesinde, yukarıdaki paragrafta yer verilen konkordatonun tasdik kararının kesinleşmesiyle bağlayıcı hale geleceği kararlaştırılmışsa; mühletin etkileri kesinleşme tarihine kadar devam edecektir. Dolayısıyla takip yasağı da bu tarihe kadar sürecektir. Böyle bir durumda az önce belirtildiği üzere mühletten önce başlatılmış takipler durmakta devam edecektir.
Konkordato mühletinin verilmesi takip yapılmasının yanı sıra ihtiyati tedbir ve ihtiyati haciz kararlarının uygulanmasını da engellemektedir. Bu husus İİK m. 294/1 maddesinde “Mühlet içinde… ihtiyati tedbir ve ihtiyati haciz kararları uygulanmaz” denilerek açıkça hükme bağlanmıştır. Kanaatimizce; konkordato mühleti içinde ihtiyati tedbir kararlarının uygulanması da konkordatonun başarıya ulaşmasını olumsuz yönde etkileyebileceğinden; bu düzenleme isabetli olmuştur. Yasağa rağmen ihtiyati haciz yahut ihtiyati tedbir kararı uygulanırsa uygulanan tedbirler geçersiz (batıl) olacaktır(22). Konkordato mühleti verilmesinin zamanaşımı ve hak düşürücü sürelerin işlememesine yönelik de bir etkisi bulunmaktadır. İİK m.294 hükmünde kastedilen zamanaşımı süresinin durması, hak düşürücü sürenin ise korunmasıdır. Zamanaşımının yahut hak düşürücü sürelerin işlememesi konkordato mühleti ile sınırlı olduğundan, takip konusu alacağın zamanaşımına uğrayıp uğramadığı belirlenirken konkordato mühleti bakiye zamanaşımı süresine ve hak düşürücü süreye ilave edilecektir(23).
İİK m.294/3 maddesinde ise konkordato mühletinin verilmesinin faizlere etkisi hüküm altına alınmıştır. İİK m.294/3 hükmüne göre konkordato; aksine hüküm içermiyorsa, mühlet, rehinle temin edilmiş olanlar dışında kalan (rehinsiz) alacaklar için faiz işlemesini durdurur. Bu düzenleme ile de bir yandan borçluya kendini toparlama imkânı verilmek istenmiş, öte yandan faizlerin işlemeye devam etmesi durumunda alacak çoğunluğunu belirleyecek olan konkordato komiserinin hesap yaparken karşılaşacağı muhtemel güçlüklerin önüne geçilmiştir. Ancak; konkordato mühleti verilmesine rağmen faizlerin işlemeye devam edeceği kararlaştırılabilir. Öte yandan, İİK m.308 hükmü uyarınca Kanunda rehinle temin edilmiş alacaklar istisna tutulduğundan, rehinle temin edilmiş alacaklar bakımından kural olarak konkordato mühleti içinde de faiz işlemeye devam edecektir.
Konkordato mühletinin verilmesinden önce, “müstakbel bir alacağın(24) devri sözleşmesi” yapılmış ve devredilen alacak konkordato mühletinin verilmesinden sonra doğmuş ise, bu devir hükümsüzdür. Alacağın ne zaman doğduğunun tespiti için Borçlar Kanunu’nun ilgili hükümlerine göre alacağın doğumuna yol açan hukuki ilişkinin incelenmesi gerekir. İcra İflas Kanunu’nun gerekçesinde; bu düzenleme ile elde edilmek istenen amaca tasarrufun iptali davası ile de ulaşılabileceği; bununla birlikte, anılan davanın şartlarının pek çok olayda gerçekleşmeyebileceği dikkate alınarak böyle bir kuralın sevk edildiği ifade edilmiştir. Doktrinde bir görüşe göre, konkordatonun başarıyla ulaşmasını kolaylaştırmak için kabul edilen bu hüküm alacağı devralan kişiler bakımından ciddi bir risk teşkil etmektedir.(25)
Konusu para olmayan alacaklar, alacaklı tarafından, ona eşit kıymette para alacağına çevrilerek komisere bildirilir. Borçlu, komiserin onayıyla taahhüdün aynen ifasını üstlenmekte serbesttir. Konusu para olmayan alacakların para alacağına çevrilmesine cevaz veren bu hükümle bir yandan alacaklılar arasında eşitliği sağlamak (26), öte yandan konkordatonun başarı şansını artırmak amaçlanmıştır.
Mühlet kararının, borçlunun taraf olduğu davalara bir etkisi yoktur. Konkordato mühleti içinde borçluya karşı dava açılması ve açılmış davalara devam edilmesi mümkündür. Evveliyatta İsviçre İcra İflas Kanunu’ndan esinlenilerek “konkordatoya tâbi alacaklara ilişin idari davalar ve borçlunun davalı olduğu hukuk davalarının mühlet içinde durması” düzenlemesi tasarımızda yer alırken, buna ilişkin hükümler daha sonra tasarıdan çıkarılmıştır.
Son olarak belirtmek gerekir ki, takip yasağına getirilen istisnalar; sadece haciz yoluyla takipler içindir; iflâs yoluyla takip yasağı, söz konusu alacaklar için mutlak olarak geçerlidir.
Arb. Av. Büşra BAYRAKTAR
KAYNAKÇALAR
1.İsvİİK’de 2013’te konkordato hükümlerine ilişkin olarak yapılan reformun gerekçesinde konkordato mühletinin alacaklılar bakımından sonuçlarının iflâsın sonuçlarına yaklaştırıldığı ve böylelikle konkordatonun başarı şansının artırılmaya çalışıldığı ifade edilmiştir.
2.Necmeddin Berkin, İflâs Hukukunda Konkordato, İstanbul 1948, s.66
3.Sümer Altay/Ali Eskiocak, Modern İflâs Hukuku Açısından Konkordato ve Yeniden Yapılanma Hukuku, 4.B., İstanbul 2018, s. 101.
4.İlhan Postacıoğlu, Konkordato, 2. B., İstanbul 1965, s. 53.
5.Baki Kuru, İcra ve İflâs Hukuku, C. IV, 3. B., İstanbul 1997, s. 3643.
6.Söz konusu hüküm, 206’ncı maddenin birinci sırasında yazılı imtiyazlı alacaklar, rehinli alacakların rehnin kıymetini karşılayan kısmı ve 6183 sayılı Kanun kapsamındaki kamu alacakları hakkında uygulanmayacaktır (İİK m. 308/ç, II ve m. 308/c, III). Buna karşılık, mahcuz mal paraya çevrilmiş ise, alacaklı satış tutarından yararlanacaktır. Fakat satış tutarı alacaklının alacağını karşılamamış ise bakiye alacak da konkordato şartlarına tâbi olacaktır. Postacıoğlu, Konkordato, s. 122; Altay/ Eskiocak, s. 108.
7.Postacıoğlu
8.Pekcanıtez/Atalay/Sungurtekin/Özkan/Özekes.
9.Uyar, Şerh, s.4685.
10. 23/03/1999, 741/3667.
11.Kuru, El Kitabı, s. 148.
12. “Borçluya … konkordato mühleti verildiği, bu süre devam ederken şikayete konu satışın 31.05.1990 tarihinde yapıldığı çekişmesizdir. İİK 289. maddesine göre rehinli alacaklar müstesna olmak üzere mühlet içinde borçlu aleyhine hiçbir takip yapılamaz ve evvelce başlamış takipler durur. İcra satışı da bir takip işlemi olduğundan, mehil içinde satışın yapılmaması gerekir… Şikâyetin kabulü ve satış işleminin iptali gerekirken yazılı şekilde karar verilmesi isabetsizdir”. 12. HD, 11.07.1991, 1610/8756.
13. Kuru, İcra IV, s. 3635.
14.Pekcanıtez, Özekes, Atalay, Özkan - İcra İflas Hukuku Ders Kitabı, 8. Bası, On İki Levha Yayınları, Eylül 2021, s. 493.
15.Burhan Gürdoğan, İflâs Hukuku Dersleri, Ankara 1966, s. 110-111.
16.İİK m.45/2-3 ile m.167
17. (İİK m. 43/2 kıyasen)
18. (Kuru, İcra IV, s. 3655).
19.Pekcanıtez, Özekes, Atalay, Özkan - İcra İflas Hukuku Ders Kitabı, 8. Bası, On İki Levha Yayınları, Eylül 2021, s. 493.
20.Kale, Öztek-Konkordato Şerhi, m. 294, No. 23.
21.Pekcanıtez/Erdönmez, s. 100.
22.Pekcanıtez/Erdönmez, s. 94.
23.Kuru, İcra IV, s. 3645; Altay/Eskiocak, s. 208. “… Senetlerin vadeleri ile konkordato mehil süresi ve 14.06.1976 olan takip tarihi nazara alınarak takip konusu muhtelif vadeleri senetlerden hangilerinin zamanaşımına uğradığı tespit edilip sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken…” 12. HD, 14.12.1976, 11016/12696
24.Maddede anılan “müstakbel alacak” tan kasıt; devredildiği anda henüz hazır olmayan ve fakat ileride doğacak alacaklardır.
25.Altay/Eskiocak, s. 110.
26.Kale, Öztek-Konkordato Şerhi, m. 294.