Av. Arb. Büşra BAYRAKTAR - Yargıtay Kararları Işığında Tasarlayarak Öldürme Ve Haksız Tahrik

services-details

Av. Arb. Büşra BAYRAKTAR - Yargıtay Kararları Işığında Tasarlayarak Öldürme Ve Haksız Tahrik

 

I. GİRİŞ

Kişilerin diğer tüm hak ve hürriyetlerinin bağlı olduğu ve bu itibarla gerek Anayasal düzeyde, gerekse de uluslararası insan hakları belgelerinde tanınan, “yaşama hakkını” korumayı amaçlayan Kasten Öldürme Suçu, 5237 sayılı Türk Ceza Kanununda düzenleme bulmuştur. Türk Ceza Kanunu’nun İkinci Kısmındaki “Kişilere Karşı Suçlar” başlıklı Birinci Bölümünde yer alan, “Hayata Karşı Suçlar” başlığı altındaki ilk maddesi “Kasten Öldürme” suçunun cezası, kanunda müebbet hapis cezası olarak öngörülmüştür.

Kasten öldürme suçunun nitelikli halleri ise Türk Ceza Kanunu m.82 hükmünde düzenlenmiş olup, failin yoğun kastından ve bunun somut görünümü olan suçun işleniş biçiminden kaynaklanan nitelikli bir hâl olarak “tasarlayarak öldürme”, maddenin birinci fıkrasının a bendinde yer almış ve “kasten öldürme suçunun tasarlayarak işlenmesi” halinde failin ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası ile cezalandırılacağı belirtilmiştir. (1)

Kişinin en tehlikeli ruh halini ortaya koyan ve suçun başarılı bir sonuca varmasını mümkün kılan tasarlama, bu özellikleri sebebiyle daha ağır cezayı gerektiren nitelikli bir hâl olarak kabul edilmiştir. (2)

Bu çalışmamızda Yargıtay kararları ışığında, öldürme fiilinin tasarlayarak işlenmesinden ne anlaşılması gerektiği, kusurluluğu etkileyen hâllerden olan TCK m.29 haksız tahrik hükümlerinin tasarlayarak öldürme suçunda uygulanıp uygulanmayacağı hususları ele alınacaktır.

II. Kasten Öldürme Suçunun Tasarlayarak İşlenmesi

A. Tasarlama Kavramı

Mülga 765 sayılı Kanun’da “taammüt” ibaresi kullanılmışken, yeni yasamızda taammüt yerine, aynı anlama sahip “tasarlama” ibaresine yer verilmiştir. Öğretide kastın değişik açılardan tasnifi yapılırken, failin, suç işleme kararı vermesi ile suçu işlemesi arasında geçen zaman esas alınarak, ani kasıt – düşünce kastı şeklindeki ayrımlardan bahsedilmektedir.

Kasten öldürme suçunun işleniş tarzıyla ilgili bir nitelikli hal olarak Türk Ceza Kanunu’nun m.82/1-a hükmünde yer alan tasarlayarak öldürmede, ani bir kararla suç işlenmesinden, eş deyişle “ani kasttan” farklı olarak, suç işleme kararından sonra gerekli görülen hazırlıkların yapılması ve böylece suçun işlenmesinin kolaylaştırılması suretiyle icraya başlanılan “düşünce kastı” söz konusudur. 

Ani kasıt, failin verdiği anlık karar sonucu suçu işlemesi iken, tasarlama (taammüt) ise suç işleme kararının verilmesi ile suçun işlenmesi arasındaki zaman aralığının, suç işlemekten vazgeçmeye olanak sağlayacak kadar uzadığı, suç işleme kararı ile suçun icrası arasında nispeten uzun zaman bulunduğu kasıt türüdür. (3)

Tasarlamayı suçun nitelikli hali kılan, failin önceden yaptığı plan ve aldığı tedbirler nedeniyle ani kasta göre suçu daha kolay işlemesi, suç kararı ile icra arasındaki zaman aralığında suçtan cayma imkânı varken; suçu işlemekte ısrar etmesi, sebat göstermesi, suç işleme araçlarını, şeklini hazırlaması, mağduru daha kolay öldüreceği zemini kollamasıdır. (4)

Yargıtay 1. Ceza Dairesi’nin 02/02/2023 tarihli, 2022/9157 Esas ve 2023/256 Karar sayılı kararında, “…sanığın, maktulü öldürme kararını önceden verdiğine, bu kararı verdikten sonra aradan soğukkanlılığa kavuşacak kadar makul bir süre geçmesine rağmen öldürme kararında sebat ettiğine ilişkin dava dosyasına yansıyan bir durumun bulunmadığı, sanığın savunmasından olayın ani bir kastla geliştiği sonucuna varılmakla…” şeklinde hüküm kurularak ani gelişen olaylarda tasarlamadan söz edilemeyeceği içtihat olunmuştur.

Ayrıca, suç işleme anının fırsata bağlı olarak belirlenmesi ya da tesadüfiliği tasarlamayı ortadan kaldırmaz. Yeter ki, failin, suç işleme kararını zaman içinde koruduğunu gösteren belirli bir saike bağlı olarak suçu işlediği anlaşılsın. (5)

Bununla birlikte suç işleme kararının ne zaman alındığını tespit etmek de yeterli değildir. Zaman içinde bu kararın sabit kalıp kalmadığı, failin bundan dönme fikrine kapılıp, tereddüt sergileyip sergilemediği de belirlenmelidir. Buna göre, failin ruh halinin sürekli suç işlemekle işlememek arasında gidip geldiği durumlarda tasarlamadan söz edilmesi mümkün değildir. İtalyan Yargıtayı’na göre, suça önceden hazırlık yapılmış olması, suç işleme kararının alınmasıyla bunun icra edilmesi arasında uygun bir zaman geçmedikçe, tek başına tasarlamayı ortaya koymaz.

Yargıtay’a göre suç işleme kararının koşula bağlı olduğu durumlarda da tasarlamadan söz edilemeyecektir. (6) Buna karşılık kararın icra anı koşula bağlı olabilir. Yani suç işleme kararının kesin olup, ne zaman gerçekleştirileceğinin tam olarak belli olmadığı (certus an, incertus quando) ya da icra anının bir durumun gerçekleşmesine bağlı olduğu durumlarda (gerçek olmayan şart – condizione impropria) tasarlama mevcuttur. Kanaatimizce önceden verilen öldürme kararının, şarta bağlı olmasının ya da olmamasının bir önemi yoktur. Zira birini öldürmeyi planlamış olan bir kimsenin, bu planın uygulamasını bir şarta bağlı kılması, tasarlamanın varlığını ortadan kaldırmayacaktır.

B. Tasarlamada Öğretideki Teoriler

Kanunda tanımlanmayan, sözlük anlamı “Bir şeyin nasıl gerçekleşebileceğini zihinde hazırlamak, zihinde kurmak; düşünmek” (7) olan, 1858 tarihli Osmanlı Ceza Kanunnamesi’nde ise“bir kimse katl (öldürme) fiilini ikadan (işlemeden) mukaddem (önce) zihninde tasavvur ve tasmim (önceden iyice kararlaştırmak) etmiş bulunmasıdır” şeklinde yer alan “tasarlama” konusunda, öğretide “soğukkanlılık” ve “plan kurma” olmak üzere iki teori öne çıkmaktadır.

Soğukkanlılık teorisine göre tasarlamadan bahsedilebilmesi için, suç işleme kararının alınmasından suçun icrasına kadar belirli bir zamanın geçmesi ve bu süre içinde suç işleme kararından dönmeyen ve sebat gösteren kişinin, soğukkanlı bir şekilde eylemini gerçekleştirmesi gerekir. (8) Bu teori, suçun işleniş şekli ile doğrudan ilgili olup, failin suç işleme anındaki psikolojik yapısını esas almaktadır. (9) Soğukkanlı olmak ya da olmamak, tamamen faili ilgilendiren psikolojik bir özelliktir. Doktrinde İçel, Önder, Demirbaş, Dönmezer-Erman, Özbek, Artuk-Gökçen-Yenidünya’ya göre soğukkanlılık teorisinden bahsedebilmek için, suç işleme kararı ile icraya başlama arasında bir zaman aralığı olması, failin, eylemi işlerken soğukkanlı hareket etmesi gerekir.

Plan kurma teorisi ise, suç işleme kararı ile icra arasındaki zaman aralığına vurgu yaparak, bu zaman aralığında failin, suçu işlemek için plan yapması gerektiğine işaret eder. Burada hazırlık hareketinin, kesin neticeyi elde etmeye yönelik olduğu kabul edilmelidir. Bu teoriye göre suç işleme kararının verilmesi ile icraya başlama arasında geçen süre zarfında, suçun işleneceği yer, zaman ve işleniş şekli konusunda hazırlıklar yapan, düzenek kuran, öldürmeyi düşünen failin, mağduru iple boğarak bu neticeyi elde etmesi tasarlamanın varlığını etkilemez. Buna karşılık bıçakla yaralamayı düşündüğü mağduru, suç planında değişiklik yaparak iple boğmak suretiyle öldüren failin, tasarlayarak hareket ettiği söylenemez. (10)

Her iki görüşün ortak noktası, failin, suç işlemeden önce karar vermesi ve karar verme ile icra hareketi arasında zaman aralığı bulunmasıdır. Plan kurma teorisini benimseyenler, failin bu zaman aralığında eylemi planlaması gerektiğini, soğukkanlılık teorisini benimseyenler ise suçun soğukkanlı şekilde işlenmesi gerektiğini ileri sürmektedir.

C. Korunan Hukuki Yarar

Korunan hukuki yarar, yaşam hakkıdır. Suçun nitelikli öldürme kabul edilmesinin nedeni, failin önceden verdiği kararla, neticeyi elde etmeyi kolaylaştırma imkânlarına sahip olması, mağduru, savunmasız ve çaresiz bir ortamda yakalaması, tehlikelilik halinin ani kasıtla işlenen suçlara nazaran yüksek olmasıdır. Yapılan plan, suçun icra hareketini kolaylaştırmak, neticenin kesin olarak elde edilmesini sağlamak, olay mahallinden kaçıp kurtulmak, saklanmak, delilleri karartmak gibi hususlar nedeniyle, failin tehlikelilik halini göstermektedir. (11)

D. Fail ve Mağdur

Herkes bu suçun faili ve mağduru olabilir. Ancak tasarlama muayyen bir kişiye yönelik olmalıdır. Gayri muayyen kişi veya kişilere karşı plan yapılmışsa tasarlama hükmü uygulanamaz. (12) Nitekim Yargıtay’ın görüşü de bu yöndedir.

III. Yargıtay’a Göre Tasarlama

Yargıtay’ın tasarlamayı hem soğukkanlılık teorisi hem de plan kurma teorisini esas alarak tanımladığı, çerçevesi çizilmiş kuramsal bir görüşünün olmadığı, somut olaya göre kimi kararlarında soğukkanlılık teorisini, kimi kararlarında ise plan kurma teorisini öne çıkardığı görülmektedir. Bununla birlikte Yargıtay’ın konuya ilişkin içtihatları incelendiğinde, “soğukkanlılık” ve “ruhi sükûnet” gibi sübjektif ölçütlere ağırlık verildiği görülmektedir.

Yargıtay 1. Ceza Dairesi’nin 18/02/2019 tarihli, 2018/5661 Esas ve 2019/874 Karar sayılı kararında, “Suçun tasarlanarak işlendiğinin kabulü için, sanıkta suç işleme kastının oluşmasıyla, tasarladığı eylemi icra arasında, makul bir sürenin geçmesi, iradenin sebatlı ve ısrarlı bulunması ve bundan dolayı da sakin ve soğukkanlı hareket etmesinin zorunluluğu karşısında…” denilmek suretiyle soğukkanlılık teorisinin uygulandığı görülmektedir.

Kararlar incelendiğinde “soğukkanlılık” ,“ruhi sükûnet” gibi ibarelerle, fiilin icra şekli, failin eyleminden caymaması anlatılmaktadır. Bununla birlikte bazı kararlarda failin önceden suç işleme kararını alması gerektiği; ancak fail tarafından yapılmış planın varlığının da şart olmadığının da vurgulandığı görülmekte iken kimi kararlarda ise eylemin belirli kurgu çerçevesinde işlenmesi gerektiğine dair şartla plan kurma teorisinin de uygulandığı görülmektedir.

Yargıtay 1. Ceza Dairesi’nin 16/04/2019 tarihli, 2017/2615 Esas ve 2019/2306 Karar sayılı kararında, “Tasarlamadan söz edilebilmesi için; failin, bir kimsenin vücut bütünlüğü veya yaşam hakkına karşı eylemde bulunmaya sebatla ve koşulsuz olarak karar vermiş olması, düşünüp planladığı suçu işlemeden önce makul bir süre geçmesine ve ulaştığı ruhi sükunete rağmen bu kararından vazgeçmeyip sebat ve ısrarla fiilini icraya başlaması ve gerçekleştirmeyi planladığı fiili, belirlenmiş kurgu dahilinde icra etmesi gerekmekte olup, somut olayda sanıkların öldürme kararını ne zaman verdiği, öldürme kararını verdiği an ile icraya başladığı zaman aralığında ruhsal dinginliğe ulaşıldığını kabule elverişli makul sürenin geçtiği yönünde kesin delil bulunmaması karşısında…” şeklinde hüküm kurularak plan kurma teorisinin üzerinde durulduğu görülmektedir.

Yargıtay 1. Ceza Dairesi’nin 05/10/2023 tarihli, 2023/2930 Esas ve 2023/5941 Karar sayılı kararında ise, “Soğukkanlılık teorisine göre, tasarlayarak öldüren şahısta bir soğukkanlılık gözlenmektedir. Bu kişinin başkasını öldürürken hiç heyecan duymamış olması, ondaki ruhsal kötülüğü göstermektedir. Ayrıca fail, öldürme kararını önceden almış olmasına, araya zaman girmiş olmasına karşın, soğukkanlılığını korumuş ve bu karardan vazgeçmemiştir. Planlama teorisine göre ise tasarlama ile işlenen öldürme suçlarında, suç, önceden kararlaştırılmış, hazırlanmış ve planlanmıştır. Bu hazırlık, pusu kurmak, mağduru ya da maktulü bulmak, hile ile öldüreceği yere getirmek şeklinde olabilecektir. Burada fail, önceden aldığı suç işleme kararını gerçekleştirmek için suçta kullanacağı araçları seçip, temin etmekte ve bu suçu nasıl işleyeceği konusunda plan yapmaktadır.” şeklinde her iki teoriyi de uygulayarak somut olaya göre fiilin icra ediliş şeklini değerlendirmiştir. (13)

Yargıtay’a göre tasarlama halinin kabulü için, “failin bir kimsenin vücut bütünlüğü veya yaşam hakkına karşı eylemde bulunmaya sebatla ve koşulsuz olarak karar vermesi, işlemeyi niyet ettiği suçu işlemeden önce soğukkanlı ve sükûnetle düşündükten sonra ulaştığı ruhi sükûnete rağmen bu kararından vazgeçmeyip, ısrarla ve bu akış içerisinde fiilini, belirlenmiş kurgu dahilinde icra etmesi gerekir. Tasarlama halinde fail, anında karar verip fiili işlememekte, suç işleme kararı ile fiilin icrası arasında bir süre geçmektedir. Fail bu süre içerisinde suçu işleyip işlememe arasında düşünmekte ve suçu işlemekten vazgeçmemektedir. Suç işleme kararının hangi düzeydeki eylem için ve ne zaman geçtikten sonra işlendiği mevcut delillerle belirlenmeli, suç işleme kararıyla eylem arasında geçen zaman dilimi içerisinde ruhi sükûnete ulaşılıp ulaşılamayacağı değerlendirme konusu yapılmalıdır. (14)

Yargıtay, sanığın öldürme kararını vermesi ile bu kararın icrası arasındaki süreyi ruhi sükûnete ulaşılıp öldürme kararının tekrar gözden geçirilmesi için yeterli olup olmadığı yönünden her somut olay bazında değerlendirme yapmakta ve süreyi yeterli bulduğu hallerde tasarlamanın varlığına hükmetmekteyken, (15) süreyi yeterli bulmadığı, sanığın, öfkesi devam ederken öldürme kararı verip, icra ettiği sonucuna vardığı hallerde tasarlamanın varlığını kabul etmemektedir. (16)

Yargıtay 1. Ceza Dairesi’nin 29/05/2007 tarihli, 2007/5978 Esas ve 2007/4231 Karar sayılı kararında, “sanıkta suç işleme kastının oluşmasıyla, tasarladığı eylemi icra arasında, makul bir sürenin geçmesi zorunludur.” şeklinde karar verilmiştir.

Yargıtay 1. Ceza Dairesi’nin 30/01/2013 tarihli, 2013/3497 Esas ve 2013/658 Karar sayılı kararında, “öldürme kararı ile eylem arasında sadece 50 dakika geçtiği incelemeye konu somut olayda tasarlamanın koşulları bulunmadığı” denilmiştir.

Kararla fiil arasındaki süre, aynı zamanda planlama yapma açısından da gereklidir. Zira sadece öldürme kararı alınmış olması, tasarlama için yeterli değildir. Öldürme fiilinin işlenebilmesi için failin birtakım yöntemler üzerinde düşünmesi, planlar yapması, fırsat kollaması gerekmektedir. Tasarlamada asıl mesele, failin suç işleme kararı ile icraya başlama arasında, yapılacak hareketlerin düşünülmüş ve yapılmış olmasıdır. (17)

Sonuç olarak Yargıtay’a göre tasarlamanın unsurları,

  1. Suçun işlenmesine sebatla ve koşulsuz olarak karar verilmesi,
  2. İşlemeye niyet edilen suçun soğukkanlı ve sükûnetle düşünülmesi,
  3. Suç kararıyla eylem arasında zaman geçmesi,
  4. Ulaşılan ruhi sükûnete rağmen bu karardan vazgeçilmeyip, ısrarla fiilin icrasına başlamasıdır. (18)

Tasarlamanın “kastın en yoğun hali” olduğunu söylemek mümkündür. Örneğin hasmını öldürmeyi 5 yıldır düşünen birisinin, olay günü hasmını “tesadüfen” görmesi tasarlama sayılamaz. Tasarlamayı ağırlaştırıcı unsur haline getiren, kastın en yoğun halini daha fazla cezalandıran esas düşünce öldürme kararının kesin şekilde sonuçlanmasını sağlayacak yöntemler, araçlar, fırsatlar üzerine kafa yorulmasıdır. Bu nedenle failin ahlaki kötülüğü katmerlenmiştir ve cezası da daha fazla öngörülmüştür. (19)

Son tahlilde, yargı kararlarında benimsenen teorinin adı konulamadığı gibi, öğretide de bu hususta bir görüş birliği bulunmamaktadır. Yargıtay’ın fiilin icra ediliş şekline göre somut olay çerçevesinde karar verdiği, kimi kararında soğukkanlılık teorisini, kimi kararında ise plan kurma teorisini öne çıkardığı görülmektedir.

IV. Tasarlayarak Öldürme Suçunda Haksız Tahrik Hükümlerinin Uygulanması

Haksız bir fiilin meydana getirdiği hiddet veya şiddetli elemin etkisi altında olup, haksız fiil ile ruhsal durumu arasında nedensellik bağı bulunan failin, sözkonusu ruhsal durumunun tepkisi olarak haksız fiili gerçekleştiren kişiye karşı suç işlediği hallerde sözkonusu olan haksız tahrik  (20) Türk Ceza Kanunu m.29 hükmünde düzenlenmiş olup, failin cezasında indirim yapılmasını gerektirmektedir.

5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun “Haksız tahrik” başlıklı 29. maddesine göre; “Haksız bir fiilin meydana getirdiği hiddet veya şiddetli elemin etkisi altında suç işleyen kimseye, ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası yerine on sekiz yıldan yirmi dört yıla ve müebbet hapis cezası yerine on iki yıldan on sekiz yıla kadar hapis cezası verilir. Diğer hallerde verilecek cezanın dörtte birinden dörtte üçüne kadarı indirilir”. Haksız tahrik altındaki faile verilecek cezanın indirilmesindeki sebep, haksız tahrik etkisinde olan kişinin kusur yeteneği azalmış, davranışlarını hukuka uygun şekilde yönlendirme yeteneği etkilenmiş olmasıdır. Haksız tahrikten bahsedebilmek için; haksız bir fiil olmalı, bu haksız fiil failde hiddet veya şiddetli elem oluşturmalı, suç bu hiddet veya şiddetli elem etkisinde işlenmeli, mağdur tahrike sebep olan haksız fiili gerçekleştiren kişi olmalıdır. (21)

Haksız tahrike konu olan haksız fiil ile failde oluşan hiddet veya şiddetli elem etkisinde işlenen suç arasında nedensellik bağı bulunmalıdır. Bu sebeple suç oluşturan fiilin gerçekleştiği anda, failde oluşan hiddet veya şiddetli elemin geçmemiş, etkinin devam ediyor olması gerekir.

Tasarlama ve haksız tahrikin bir arada bulunup bulunmayacağı hususu tartışmalı olup, sorunun çözümü tasarlamanın kabulünde esas alınan teoriyle ilgilidir. (22)

Bir düşünceye göre, tasarlamanın nitelikli unsur sayılmasının esas nedeni, failin soğukkanlılıkla hareket etmiş olması değil, suç işleme kararıyla harekete geçme arasındaki zaman sürecinde düşünüp, ana hatlarıyla bir plan kurmasıdır. Tahrik karşısında gazap veya elem içerisinde bulunan failin plan kurarak suç işlemesi mümkündür. Bu bakımdan haksız tahrikle tasarlama bir arada bulunabilir. (23)

Buna karşılık tasarlamanın hukuki esası soğukkanlılık olarak kabul edildiğinde, haksız tahrikin de temel şartlarından biri “suçun hiddet veya şiddetli elemin etkisi altında işlenmesi” olduğundan, bu iki zıt ruhsal durumun aynı kişide ve aynı anda bir arada var olamayacağı şüphesizdir. Nitekim doktrinde tasarlamanın esasını soğukkanlılık teorisine dayandıran görüşler, haksız tahrikle tasarlamanın bir arada bulunamayacağını belirtmişlerdir.

Yargıtay soğukkanlılık teorisini benimsediği eski kararlarında, tasarlama ile haksız tahrikin bir arada uygulanamayacağına karar vermiş ise de sonradan plan kurma teorisine ağırlık vererek, tasarlama ile haksız tahrikin birlikte uygulanabileceği kanaatine varmıştır. Bu doğrultuda Yargıtay’a göre “filin haksız tahrikin doğurduğu hiddet veya şiddetli elem nedeniyle öldürmeye karar vermesi ve suçu nasıl işleyeceği konusunda plan yapması, bütün tasarlama süreci boyunca hiddet veya şiddetli elemin etkisi altında bulunması” mümkündür ve bu hallerde TCK m.29 haksız tahrik hükümleri uygulanmalıdır. Yargıtay’ın bu görüşü kanaatimizce isabetli olup, hiddet veya şiddetli elem etkisi altında olan failin plan yapabileceği kabul edilmelidir.

Yargıtay Ceza Genel Kurulu’nun 18/12/2012 tarihli, 2012/1-1049 Esas ve 2012/1851 Karar sayılı kararında, “…Tasarlama ile haksız tahrikin bir arada uygulanıp uygulanamayacağı konusu öğreti ve uygulamada tartışmalı olmakla birlikte, failin haksız tahrikin doğurduğu hiddet veya şiddetli elem sebebiyle adam öldürmeye karar vermesi ve suçu nasıl işleyeceği konusunda plan yapması, bütün tasarlama süreci boyunca hiddet veya şiddetli elemin etkisi altında bulunması, bir başka anlatımla maruz kaldığı tahrik ile işlediği suç arasında nedensellik ilişkisi bulunması halinde tasarlayarak öldürme suçlarında haksız tahrik hükümlerinin uygulanması gerektiği kabul edilmelidir. Nitekim Ceza Genel Kurulunun 26.6.2012 gün ve 76-258 Sayılı kararında da aynı sonuca ulaşılmıştır.

Tüm bu açıklamalardan anlaşıldığı gibi, bağımsız, tarafsız, dürüst bir yargıç gözü ile ayrımcılıktan kaçınarak, vicdani duygularla olaya bakıldığında, şüpheden sanık yararlanır kuralı gereğince sanıklar K. ve M.'nın beraatine ayrıca haksız hareket maktulün kendisinden gelmiş ve sanıkların kız kardeşine yönelik bir haksız harekettir. Sanıklara yönelik olması şart değildir. Tahrik yönünden aranan şartlar oluşmuştur. Tüm sanıklar hakkında tahrik uygulanması gerekir.” şeklinde hüküm tesis edilerek haksız tahrik ile tasarlamanın bir arada uygulanmasının mümkün olduğu içtihat olunmuştur.

Yargıtay 1. Ceza Dairesi’nin 21/02/2012 tarihli, 2011/6341 Esas ve 2012/1033 Karar sayılı kararında, “…sanığın kardeşi ...'ın 12.03.1996 tarihinde maktul ... tarafından Bingöl ilinde öldürüldüğü, adam öldürme suçundan 4 yıl 6 ay 20 gün hapis cezası ile cezalandırılan maktulün, cezasını çekip cezaevinden çıkmasından sonra aileler arasında ... sağlanamaması üzerine izini kaybettirmek amacıyla ailesi ile birlikte İstanbul iline taşındığı, daha sonra bir süre yurt dışına gidip orada çalışıp tekrar İstanbul'a döndüğü, kardeşini öldüren maktulu öldürmeye karar veren sanığın ise, cezaevinden çıktıktan sonra İstanbul'a taşınan maktulü bulmak amacıyla İstanbul'a geldiği, maktulü takip ederek oturduğu evi ve nerelere gelip gittiğini tespit ettiği, maktul ve ailesini telefon ile arayarak maktulü öldüreceğini söyleyip tehdit ettiği, olaydan kısa bir süre önce maktulü vurmak için harekete geçmesine rağmen maktulün son anda durumu fark ederek kaçması üzerine eylemini gerçekleştiremeyen sanığın olay günü takip ettiği maktulü her zaman gittiği çay ocağının önünde otururken tabanca ile dört el ateş etmek suretiyle öldürdüğü olayda; eylemin olaydan 8 yıl önce sanığın kardeşinin maktul tarafından öldürülmesinden kaynaklanmış olması ve haksız tahrik altında tasarlayarak kasten öldürme suçunu oluşturması nedeniyle…” şeklinde hüküm kurulmuştur.

Kanaatimizce; tasarlama, failin suç işleme kararını aldıktan sonra suçun işlenmesine kadar geçen süre içerisinde düşünerek kararında sebat etmesi, kararını gerçekleştirmek için plan kurması ve bu plan gereğince fiilini icra etmesidir. Haksız bir fiile maruz kalan kişi, hiddet ve şiddetli elemin etkisi altında olmasına rağmen plan kurarak bu suçu işleyebilir. Bu bakımdan haksız tahrikle tasarlamanın bir arada bulunması mümkündür.

Av. Büşra BAYRAKTAR

 

KAYNAKLAR

 

1. Artuk - Gökcen - Yenidünya, Ceza Hukuku Genel Hükümler, 5. Baskı, s.534 vd.

2. Hakeri, s.218

3. Ersin Turan-Cengiz Otacı, Kasten İnsan Öldürme Suçları, Güncellenmiş 4. Baskı, Seçkin, Ankara, 2023, s.675

4. Dönmezer-Erman, II/256

5. Tezcan-Erdem-Önok, Teorik ve Pratik Ceza Özel Hukuku, Güncellenmiş 12. Baskı, Seçkin, Ankara, 2015, s.161

6. Yargıtay 1. CD, 24/03/2014 tarih, 2014/3267 Esas, 2014/1784 Karar sayılı kararı.

7. https://sozluk.gov.tr/ (Erişim Tarihi: 01/09/2024)

8. 30 yıldır evli olan sanık ile maktule Emine'nin, sanığın maktule ve çocuklarını evden kovmuş olması nedeniyle 7-8 yıldır ayrı yaşadıkları, sanığın eşinden mal kaçırmak amacıyla muvazaalı olarak yapmış olduğu taşınmaz satışının maktule tarafından açılan dava sonucunda mahkeme tarafından iptal edildiği, maktulenin eşine karşı açmış olduğu nafaka ve boşanma davalarına karşılık sanık tarafından da açılan boşanma davalarının birleştirilmesi sonucu,

Küçükçekmece 1. Aile Mahkemesince karşılıklı açılmış olan boşanma davaları ile nafaka davasının 12.05.2005 tarihinde kabulü ile, tarafların boşanmalarına ve maktule lehine yüksek miktarda nafaka bedeli ve manevi tazminata hükmedilerek ortak çocuklarından olan Fatih'in velayetinin anneye verildiği, olay günü tabancasını poşete sararak yanına alan sanığın ticari bir taksi ile maktulenin evinin bulunduğu yere geldiği, eve 8-10 metre mesafede beklemesini söyleyerek taksiden indiği, evinin bahçesinde temizlik yapan maktulenin yanına geldiği, kendisini görmek istemeyen maktulenin geri dönüp evine doğru yönelmesi üzerine, sanığın poşet içerisinden çıkardığı tabanca ile maktulenin ensesine doğru 4-5 el ateş ettiği, mermilerin isabeti üzerine ölenin yüzüstü yere düştüğü, tanık Didem tarafından da doğrulandığı üzere sanığın yerde yatan ölene 3 el daha ateş ettikten sonra, olay yerinin ilerisinde beklettiği taksiye binerek olay yerinden uzaklaştığı, Emine'nin ateşli silah mermi çekirdeği yaralanmasına bağlı kafatası ve alt çene kırığıyla birlikte beyin kanaması, beyin doku harabiyeti sonucu öldüğü anlaşılmaktadır.

Sanık savunmasında eylemi tasarlayarak gerçekleştirmediğini, uzun süredir görmediği oğlu Fatih'i görmek amacıyla eşinin evine gittiğini, oğlunu görmesine izin vermeyen eşinin ayrıca kendisine hakaret edip, elindeki süpürge ile vurması sonucunda kendisini kaybederek eşini öldürdüğünü belirtmiş ve yerel mahkeme tarafından da sanığın bu savunmasına itibar edilerek öldürme eyleminin tasarlama olmaksızın, haksız tahrik altında gerçekleştirildiği sonucuna varılmış ise de; öncelikle sanığın oğlunu görmek amacıyla geldiğini belirttiği ve eylemi gerçekleştirdiği tarihin, mahkeme tarafından oğlunu görmesi için izin verilen günlerden olmadığı, katılan Fatih ve tanık Didem'in olay sırasında sanık ile ölenin tartıştıklarına dair bir anlatımda bulunmadıktan, sanığın olay yerine geldiği taksiyi göndermeyip olay yeri yakınında beklettiği ve daha önceden temin ettiği silahı da poşete sararak maktule ile görüşmeye gittiği de dikkate alındığında sanığın savunmasına ve yerel mahkeme kabulüne katılmak olanaklı değildir. Zira sanık savunmasının kabulü halinde, bir anlık sinirle eylemin gerçekleştirilmesi halinde en azından yapılan ilk atışların ölenin bedeninin ön kısmına isabet edecek şekilde yapılması gerektiği, oysa otopsi raporuna göre tüm atışların arkadan olmak üzere enseye isabet edecek şekilde olduğu, eylemin bu şekilde gerçekleştirilmiş olması ise, sanığın eylemi haksız tahrikin etkisi altında gerçekleştirmediğini göstermektedir.

Şu halde; sanığın, öldürme olayından 12 gün önce aleyhine sonuçlanan boşanma davası ve öncesinde gelişen olaylar nedeniyle, boşanma davasının istemediği şekilde neticelenmesinin hemen ardından eşini öldürme kararını verdiği, öldürme kararından sonra suç tarihine kadar geçen 12 günlük sürede ulaştığı ruhi sükunete rağmen öldürme kararından vazgeçmediği, kararını gerçekleştirmek amacıyla olay sonrasında rahatlıkla kaçabilmek için olay yerine geldiği ticari taksiyi olay yerinin hemen yakınında beklettiği, konuşmak bahanesiyle yaklaştığı ve o sırada evinin bahçesinde temizlik yapmakta olan maktuleye tamamı arkadan olmak üzere, ensesine isabet edecek şekilde 7 el ateş ederek eylemini gerçekleştirdiği anlaşılmakla; öldürme eyleminin tasarlayarak gerçekleştirildiğinin kabulünde zorunluluk bulunmaktadır.

Bu itibarla, sanık hakkında özel daire bozma kararı doğrultusunda haksız tahrik olmaksızın tasarlayarak eşini öldürme suçundan hüküm kurulması yerine, yerel mahkemece eski hükümde ısrar edilmesinde isabet bulunmadığından, direnme hükmünün bozulmasına karar verilmelidir. (Yargıtay Ceza Genel Kurulu 15/12/2009 tarih, 1-200/290 sayılı kararı )

9. Centel-Zafer-Çakmut, s.404.

10. Artuk-Gökçen-Yenidünya, Genel Hükümler, 5. Baskı, s.343.

11. Ersin Turan-Cengiz Otacı, Kasten İnsan Öldürme Suçları, Güncellenmiş 4. Baskı, Seçkin, Ankara, 2023, s.679

12. “…sanıkların uygun gördükleri bir minibüs sürücüsünü yağmalamak konusunda anlaştıkları, minibüs sürücüsünün kimliğinin belli olmadığı, kimliği belirsiz olan şahsa karşı tasarlama hükümlerinin uygulanamayacağı gözetilmemesi…”  Yargıtay 1. Ceza Dairesi Esas:2010-5831 Karar:2012-2774 Karar Tarihi:11.04.2012

13. Bkz aynı yönde;  “…sanığın suçu tasarlayarak işlediğine ilişkin dosyada delil bulunmadığı, nitekim olayın gerçekleşme şekline bakıldığında sanığın maktul ile ... İlinde bir araya gelmesi akabinde birlikte vakit geçirdikleri, maktulün annesi olan katılan ... ile telefon görüşmesi gerçekleştirdikleri, sonrasında beraber yola çıktıkları yolda da telefon görüşmesi yaptıkları, sanığın öldürme fiilini tasarlamış olması halinde maktul ile ilk görüştükleri ... İlinde atılı eylemi gerçekleştirebileceği, nitekim sanığın önceden yapmış olduğu bir plan dahilinde atılı suçu işlemiş olması halinde fiilini belirli bir kurgu dahilinde icra etmesinin gerektiği, ancak olayın gerçekleşme şekline bakıldığında olayın ... İl sınırı içerisinde tarafların hiç bir bağlantılarının bulunmadığı bir noktada gerçekleştiği, sanığın öldürme kararını ne zaman aldığı, bu kararın üzerinden makul süre geçip geçmediği, ruhî sükûnete ulaştıktan sonra soğukkanlılıkla hareket edip etmediği hususunun belirlenemediği yine sanığın olayın gerçekleştiği yerde dikkate alındığında bir plan dahilinde maktulü öldürdüğüne dair dosya kapsamında delil elde edilmediği bu itibarla şüphede kalan bu hususların sanık aleyhine değerlendirilmemesi gerektiği kanaatine varılmakla sanık hakkında şartları oluşmadığından tasarlama nitelikli hali uygulanmamıştır.” (Yargıtay 1. Ceza Dairesi’nin 02/02/2023 tarihli, 2022/9157 Esas ve 2023/256 Karar sayılı kararı)

14. “…Gerek madde metninde, gerekse gerekçesinde "tasarlama" kavramının tanımına yer verilmemiş, bu konunun açıklığa kavuşturulması, öğreti ve yargısal kararlara bırakılmıştır. Öğretide tasarlamayı açıklama bakımından "soğukkanlılık" ve "planlama teorisi" olarak iki görüş ileri sürülmüştür. Soğukkanlılık teorisine göre, tasarlayarak öldüren şahısta bir soğukkanlılık gözlenmektedir. Bu kişinin başkasını öldürürken hiç heyecan duymamış olması, ondaki ruhsal kötülüğü göstermektedir. Ayrıca fail, öldürme kararını önceden almış olmasına, araya zaman girmiş olmasına karşın, soğukkanlılığını korumuş ve bu karardan vazgeçmemiştir. Planlama teorisine göre ise, tasarlama ile işlenen öldürme suçlarında, suç, önceden kararlaştırılmış, hazırlanmış ve planlanmıştır. Bu hazırlık, pusu kurmak, mağduru ya da maktulü bulmak, hile ile öldüreceği yere getirmek şeklinde olabilecektir. Burada fail, önceden aldığı suç işleme kararını gerçekleştirmek için suçta kullanacağı araçları seçip, temin etmekte ve bu suçu nasıl işleyeceği konusunda plan yapmaktadır.

Tasarlama hâlinde fail, anında karar verip fiili işlememekte, suç işleme kararı ile fiilin icrası arasında sükûnetle düşünebilmeye yetecek kadar bir süre geçmektedir. Fail bu süre içinde suçu işleyip işlememe konusunda düşünmekte ve suçu işlemekten vazgeçmemektedir. Failin suçu işlemekten vazgeçmesi ve fakat bir başka nedenle ve bir başka ani kararla fiili işlemesinde tasarlamadan söz edilemez. Suç işleme kararının hangi düzeydeki eylem için ve ne zaman alındığı ile eylemin şarta bağlı olmayan bu kararlılıktan ne kadar zaman geçtikten sonra işlendiği mevcut delillerle belirlenmeli, suç kararıyla eylem arasında geçen zaman dilimi içerisinde ruhi sükûnete ulaşılıp ulaşılamayacağı değerlendirme konusu yapılmalıdır.” (Yargıtay Ceza Genel Kurulu 07/04/2022 Tarih, 2018/549 Esas, 2022/250 Karar sayılı kararı)

15. Maktul ile birlikte yaşadığı dönemde maktul tarafından darbedilerek kötü muamele gören sanıklardan ...'in durumu bildirdiği kardeşi sanık ... ile birlikte maktulü öldürmeyi olaydan önceki günlerde kararlaştırmaları, aldıkları bu karar doğrultusunda sanık ...’in önceden temin ettiği av tüfeği ile ikamet ettiği İstanbul'dan olay yeri olan Çorlu’ya gelmesi, sanık ...’un ...'le birlikte aldıkları maktulü öldürme kararını icra etmek amacıyla, 31.07.2012 tarihinde saat 22.00 sıralarında İpsala’da bulunan maktul ...’ü telefonla arayarak, yeniden bir araya gelmeyi arzu ettiğini belirterek gelip kendisini Çorlu'dan almasını istediği maktul ile yaklaşık 36 dakikalık telefon görüşmesi yapması, bu sözlerin ardından maktulü Çorlu’ya gelmeye ikna etmesi, yol boyunca maktul ile telefonla irtibatını sürdürerek sanık ...'in av tüfeği ile pusu kurduğu yere önceden bıraktıkları poşetleri almasını istemek suretiyle maktulü pusu kurulan yere yönlendirmesi, sanık ...'un kendisini almadan önce yolda bulunduğunu bildirdiği beyaz renkli iki poşet içerisindeki eşyasının alınmasını istediği yere araçla gelip durması üzerine sanık ...'in saklandığı yerden çıkarak av tüfeği ile birden çok kez ateş ederek maktulü öldürmesi hususları bir bütün hâlinde değerlendirildiğinde, sanıklar ... ve ...'in maktul ...'i öldürme kararını olaydan önce verdikleri, kararları ile fiillerinin icrası arasında makul bir süre geçmesine karşın sebatla, ısrarla ve soğukkanlı bir şekilde planlarını gerçekleştirdikleri anlaşıldığından, sanıkların kasten öldürme suçunu tasarlayarak işledikleri kabul edilmelidir. (Yargıtay Ceza Genel Kurulu 10/12/2020 tarih, 2019/220 Esas, 2020/515 Karar sayılı kararı)

16. “…Sanığın ani bir kararla ve sebebi tespit edilemeyen bir nedenle maktulü ...'ye dayısının evine davet ederek, silah ile ateş ederek öldürdüğü ve bahçeye gömdüğü anlaşılan olayda; Suçun tasarlanarak işlendiğinin kabulü için; sanığın eylemini gerçekleştirmeye olay tarihinden önce karar vermesi, kararında sebat ve ısrar göstermesi, karar ile icrası arasında makul bir süre geçmesinin gerektiği, oysa somut olayda sanığın öldürme kararı vermesi ile eylemi arasında, kararını soğukkanlı bir şekilde tekrar gözden geçirmesi için yeterli sürenin geçtiğine dair her türlü şüpheden uzak, somut ve inandırıcı kanıtların bulunmadığı, sanığın eylemini olay günü almış olduğu bir kararla gerçekleştirdiğinin kabulü gerektiği ve böylece tasarlamanın unsurlarının oluşmadığı anlaşıldığı halde, TCK’nin 81/1. maddesi uyarınca cezalandırılması yerine, suç niteliğinde yanılgıya düşülerek, yazılı biçimde “tasarlayarak öldürme” suçundan aynı Kanunun 82/1-a maddesi uyarınca cezalandırılmasına karar verilmesi, Bozmayı gerektirdiğinden…” (Yargıtay 1. Ceza Dairesi’nin 03/03/2022 tarihli, 2021/11977 Esas, 2022/1683 Karar sayılı kararı)

17.Ersin Turan-Cengiz Otacı, Kasten İnsan Öldürme Suçları, Güncellenmiş 4. Baskı, Seçkin, Ankara, 2023, s.684.

18. Yerleşik yargısal kararlarda kabul edildiği ve tereddütsüz bir şekilde uygulandığı üzere, tasarlamadan söz edilebilmesi için; "Failin, bir kimsenin vücut bütünlüğü veya yaşam hakkına karşı eylemde bulunmaya sebatla ve koşulsuz olarak karar vermiş olması, düşünüp planladığı suçu işlemeden önce makul bir süre geçmesine ve ulaştığı ruhi sükûnete rağmen bu kararından vazgeçmeyip sebat ve ısrarla fiilini icraya başlaması ve gerçekleştirmeyi planladığı fiili, belirlenmiş kurgu dâhilinde icra etmesi" gerekmektedir. Nitekim Ceza Genel Kurulunun 16.04.2013 tarihli ve 3-144 sayılı, 26.06.2012 tarihli ve 67-258 sayılı, 12.06.2012 tarihli ve 560-227 sayılı, 25.01.2011 tarihli ve 122-7 sayılı, 16.02.2010 tarihli ve 251-25 sayılı, 02.02.2010 tarihli ve 239-14 sayılı, 15.12.2009 tarihli ve 200-290 sayılı, 03.10.2006 tarihli ve 30-210 sayılı, 13.11.2001 tarihli ve 239-247 sayılı ile 28.04.1998 tarihli ve 117-155 sayılı kararları da bu doğrultudadır.

19.Ersin Turan-Cengiz Otacı, Kasten İnsan Öldürme Suçları, Güncellenmiş 4. Baskı, Seçkin, Ankara, 2023, s.682.

20. Ali Parlar, Ceza Hukukunda Meşru Savunma ve Haksız Tahrik, 1. Baskı, Ankara 2015, s.181.

21 Mahmut Koca-İlhan Üzülmez, Türk Ceza Hukuku Genel Hükümler, Güncellenmiş 11. Baskı Seçkin, Ankara, 2018

22. Ahmet Gökcen-Murat Balcı, Kasten Öldürme, Kasten Yaralama, Organ ve Doku Ticareti Suçları, Güncellenmiş ve Genişletilmiş 2. Baskı, Mart, 2015, s.143.

23. Demirbaş-Timur, Türk Ceza Kanununda Özel Haksız Tahrik Halleri, İstanbul, 1985, s.49.