Av. Ahmet AVŞAR, Stj. Av. Hazal METİN Ceza Muhakemesinde Tanık ve Beyanının Güvenilirliği

services-details

Av. Ahmet AVŞAR, Stj. Av. Hazal METİN Ceza Muhakemesinde Tanık ve Beyanının Güvenilirliği

CEZA MUHAKEMESİNDE TANIK VE BEYANIN GÜVENİLİRLİĞİ

Ceza hukukunda tanık ve tanık beyanın güvenilirliği, adil bir yargılamanın temel unsurlarından biridir. Tanık, kendisinin taraf olmadığı uyuşmazlık konusu olayı algılayıp, yetkili mercii önünde bu algısını açıklayarak delil oluşturulmasına katkı sağlayan kişidir. Tanıklık yapma, kamu görevi niteliğindedir. Hukuk sistemimizde tanık tarafından olaya dair hususların aktarılacağı merci, savcılık ve mahkemedir.

I. TANIĞIN BEYANININ ORTAYA KONULMASI

A. Tanığın Mahkemeye Çağrılma Usulleri ve Zorla Getirme

1. Tanığın Çağrılması

Ceza muhakemesinde, maddi gerçeğe ulaşma amacı doğrultusunda tanıkların belirlenip ifadelerinin alınması adil ve makul sürede yargılanma açısından büyük önem arz etmektedir. Tanık; hakim, Cumhuriyet savcısı, kolluk tarafından tespit edilebileceği gibi olayın taraflarınca da yetkili makama bildirilebilir. Buna ek olarak sanık, CMK’nın 177. maddesi uyarınca; savunma delillerinin toplanmasını talep edebilir. Bu halde, sanığın dinlenmesini istediği tanık bilgilerini duruşma gününden en az beş gün önce dilekçe ile mahkemeye iletilir. Söz konusu talep mahkemece değerlendirilerek olumlu ya da olumsuz karar sanığa bildirilir.

Tanık, çağrı kağıdının usule uygun tebliğiyle çağrılır. Usulüne uygun olarak çağrılıp da mazeretini bildirmeksizin gelmeyen tanık, Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 44. maddesi gereğince zorla getirilir. Öte yandan, CMK’nın 43. maddesi şu şekildedir: “Bu çağrı telefon, telgraf, faks, elektronik posta gibi araçlardan yararlanılmak suretiyle de yapılabilir. Ancak, çağrı kâğıdına bağlanan sonuçlar, bu durumda uygulanmaz.”  Kısacası, zorla getirme ve hazır bulunmamanın sebep olduğu giderler ile ilgili hükümler telefonla çağrılan tanık nezdinde uygulanmaz.

2. Tanıklıktan Çekinme

Tanığa, tanıklık yapma ile başka bir yükümlülük arasında kalması sonucunda beyanlarının doğruluğunun tehlikeye düşmesi nedeniyle çekinme hakkı tanınmıştır. Tanık, çekinme hakkını kullanacak olsa dahi, kendisine yönelik zorla getirme kararı verilmemesi için mahkeme huzurunda bu hakkını kullanacağını beyan etmelidir. Duruşmada hazır bulunmayan tanık, makul bir gerekçe sunar ve bu gerekçe mahkeme tarafından kabul görürse tekrar çağrı kağıdı ile çağrılır, para cezası ve gelmemesine bağlı olarak doğan giderler kendisine ödetilmez.

İlk olarak tanık, CMK’nın 45/1. maddesi uyarınca, yakınlığından dolayı tanıklıktan çekinebilir. Sanık veya şüphelinin nişanlısı, eşi, kan veya kayın hısımlığından üstsoyu veya altsoyu, üçüncü derece dahil kan hısımları, ikinci derece dahil kayın hısımları ve aralarında evlatlık bağı bulunanlar tanıklıktan çekinme hakkına sahiptir. İlgili maddede tanıklıktan çekinebilecek olanlar sınırlı sayıda olup kıyas yasağı ile genişletilmesi mümkün değildir. Bu nedenle iş arkadaşlığı, dostluk gibi sebepler çekinme kapsamında değildir (Canpolat, 1974). Aynı şekilde, birlikte yaşamak ya da dini nikahlı olmak da kişiye tanıklıktan çekinme hakkı vermez. Anayasanın 38. maddesinin 5. fıkrasında kendisinin ve yakınının aleyhine tanıklıktan çekinme hakkına ilişkin düzenleme şu şekildedir: ’’Hiç kimse kendisini ve kanunda gösterilen yakınlarını suçlayan bir beyanda bulunmaya veya bu yolda delil göstermeye zorlanamaz.” İkinci olarak; kişi meslek nedeniyle tanıklıktan çekinme hakkı kazanabilir. CMK’nın 46. maddesi uyarınca; avukatlar veya stajyerleri, hekimler, diş hekimleri, eczacılar, ebeler, tıp meslek ve sanatları mensupları, mali işlerde görevlendirilmiş müşavirler ve noterler çekinme hakkına sahiptir. İlgili hükme göre, avukatlar veya stajyerleri dışındaki meslek mensupları sır sahibinin rızasının bulunması halinde bu hakkını kaybeder (Bozalan, 2020). Çekinme hakkını kullanmaz ise, CMK’nın 51. maddesi uyarınca tanığa yemin ettirilir. Ek olarak, çekinme hakkını kullanan tanık, söz konusu hakkı kullanmaktan feragat ederek tanıklık yapabilir.

B. Tanığın Dinlenmesi

1. Duruşmada Hazır Bulunan Tanığın Dinlenmesi

Doğrudanlık, açıklık, sözlülük, yüz yüzelik ilkeleri çerçevesinde tanığın beyanı, hükmü verecek hakimin huzurunda dinlenir. CMK’nın ’’ Tanık ve Bilirkişinin Naiple veya İstinabe Yoluyla Dinlenmeleri’’ başlıklı 180. maddesi uyarınca istisnai; hastalık, malûllük gibi hallerde tanığın mahkeme dışında dinlenmesi de mümkündür.

Adil yargılanma hakkı gereği, yargılama alenidir. Tesir altında kalmaksızın, şeffaf bir şekilde olayı dinlemek adına tanığın sözü kesilmez fakat tanığın duruşma konusu olaydan uzaklaşmaması adına soru yöneltilebilir. Katılan ve sanığın soruları da tarafsız bir yargılama sağlanması adına tanığa sorulabilir. Bu sorular Cumhuriyet savcısı, müdafii, vekil, hakim tarafından sorulabilir. Soruların, kararın verilmesinde önem arz edip etmediğini mahkeme başkanı ya da hakim tarafından değerlendirilir. Tanığa yöneltilen sorular, rahatsız edici ve baskılayıcı olmamalı; olayın belirsizliği giderip, maddi gerçeği ortaya çıkarmaya yönelik olmalıdır. Tanık olaya ilişkin olarak sözünü tamamladıktan sonra ise, CMK’nın 215. maddesi gereği taraflara tanığın beyanına karşı bir diyeceklerinin bulunup bulunmadığı sorulup, gerekmesi halinde görüşlerine ekleme yapılır. Tanık ifadelerinin çelişmesi durumunda, hakim takdir ederse, tanıklar arasında yüzleştirme yapılabilir.

2. Yemin    

Ceza muhakemesinde yemin, delil niteliği taşımamakla birlikte tanık beyanının güvenilirliğini artırmayı amaçlamaktadır. Tanık beyanını vermeden önce duruşma salonunda ayağı kalkılır ve ’’Bildiğimi dosdoğru söyleyeceğime namusum ve vicdanım üzerine yemin ederim.’’ diyerek yemin verilir. Kişinin sağır veya dilsiz olması halinde yazma, imza veya tercüman yardımıyla işaret dili ile yemin etmesi mümkündür.

İstisnai olarak, tanıkların yeminsiz dinlenilmesi de söz konusudur. On beş yaşından küçükler mahkemede tanık sıfatıyla bulunabilmekle birlikte yeminsiz dinlenilmektedir. Ayırt etme gücüne haiz olmayan bireyler de yeminin önem ve niteliğini idrak edememeleri nedeniyle yemin vermezler. Son olarak CMK’nın 55/1-c maddesinde soruşturma veya kovuşturma konusu suçlara iştirakten veya bu suçlar nedeniyle suçluyu kayırmaktan ya da suç delillerini yok etme, gizleme veya değiştirme suçu nedeniyle şüpheli, sanık veya hükümlü olanların yemin vermeyeceği düzenlenmektedir. Bahsedilen hükümde sayılmamakla birlikte mağdurun da yemin vermesi söz konusu değildir.

Yemine uyulmaması ve Cumhuriyet savcısına bilinçli olarak gerçeğe aykırı beyanda bulunulması sonucu ise yalan tanıklık suçu oluşmaktadır. Bu kişiler, TCK’nın 242. maddesine göre cezalandırılır. Aleyhine tanıklık yapılan kişinin cezasına başlanmış olması halinde ceza artırılır.

II. TANIK BEYANININ DEĞERLENDİRİLMESİ

Ceza muhakemesi hukukunda tanık beyanı suçun veya suçsuzluğun kanıtlanması açısından oldukça önem arz etmektedir. Beyanın güvenilirliği, mahkemece tanığın olaya yakınlığı, elde edilen diğer delillerle tutarlılığı ve kişisel duygusal durumu gözetilir. Kişinin yaşlılığı nedeniyle duyu organları ve hafızasının zayıflaması söz konusu olabilir. Mahkeme tanığın yaşını ve algılama yetilerini göz önünde bulundurarak değerlendirme yapar. Bu değerlendirme, duruşmada ortaya konulmuş ve tartışılmış hukuki delilleri incelenerek ve maddi olay ile ilgili akıl yürütülerek hakim tarafından yapılır. Tüm değerlendirmelerin sonucunda deliller, hakimin vicdani kanaatiyle serbestçe takdir edilmektedir. Hakim, delillerin tanınmasıyla ilgili takdirini gerekçeli kararında açıklamalıdır.

Av. Ahmet AVŞAR, Stj. Av. Hazal METİN

 

KAYNAKÇA:

BOZALAN M. Nureddin, Ceza Muhakemesi Hukukunda Tanık ve Beyanın Güvenilirliği, Yetkin Yayınları, Ankara, 2020

BADEM, Semiyet, Ceza Muhakemesi Hukukunda Tanık, TAAD, Y.12, S.45, 2021

AVŞAR, Erdinç, Ceza Muhakemesinde Tanık Beyanının Tartışılması ve Değerlendirilmesi, TBB Dergisi, 2021